ManşetNamazSorularla İslamiyet

Namazın Farzları Sorularla İslamiyet

Namazda niyet sadece kalben yapılsa yeterli olur mu?


Niyet, namazın şartlarından biridir. Niyet, kalbe ait bir iş olup, kişinin bir şeye karar vermesi, hangi işi ne maksatla yaptığını bilmesi demektir. Namazda muteber olan, kalpteki niyettir. Dil ile söylenmemesinin bir zararı yoktur (Merğinani, el-Hidaye, I, 48).

Namaza niyette; vaktin, kılınan namazın farz ya da sünnet olduğunun belirtilmesi zorunlu mudur?


Namazın şartlarından biri olan niyet, kalbe ait bir iş olup, kişinin bir şeye karar vermesi, hangi işi ne maksatla yaptığını bilmesidir. Kalbe ilaveten, niyetin dille de söylenmesi, kalbi meşgul etmeyecekse daha faziletlidir. Kişinin, farz ve vacip namazlarda, hangi namazı kıldığını bilmesi ve tayin etmesi gerekir. Sünnetlerde ise kıldığı namazın hangi vaktin sünneti olduğunu belirlemesi şart değildir (Meraki’l-felah, 81).

Kaç vakit namaz vardır?

    İslam’ın beş temel esasından biri olan namaz, günün belli zaman dilimleri içerisinde yerine getirilmesi gereken bir farzdır. Vakit, namazın şartlarından birisidir ve edasının farz olmasının sebebidir. Kur’an’da, “Şüphesiz namaz, mü’minlere belli vakitlerde eda edilmek üzere farz kılındı” (Nisa 4/104) buyurulmaktadır. Belirli şartları taşıyan Müslümanlara günde beş vakit namazın farziyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Beş vakit namazın eda edileceği vakitlere ve ne şekilde eda edileceğine Kur’an-ı Kerim’in bir kısım ayetlerinde mücmel olarak işaret olunmuş, bu işaretler Hz. Peygamber (s.a.s.)’in sözlü ve fiili sünnetiyle açıklık kazanmıştır. Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’deki mücmel emir ve hükümleri açıklama yetkisi, onu insanlara tebliğle görevli olan Hz. Peygamber (s.a.s.)’e aittir. O, namazı bizzat kılarak ve Müslümanlara imam olup kıldırarak nasıl kılınacağını öğrettiği gibi bunların vakitlerini de göstermiştir. Gerek kılınış şekli, gerek vakitleri ile ilgili bu uygulama ameli tevatür olarak günümüze kadar devam etmiştir.

Cebrail, Hz. Peygamber’e gelerek namazı bir defa ilk vakitlerinde, bir defa da son vakitlerinde kıldırarak namazın vakitlerini göstermiş, Hz. Peygamber (s.a.s.) de bunları ashabına bildirimiştir (Buhari, Mevakit, 1, Tirmizi, Salat, 1). Asr-ı saadetten günümüze kadar da, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in gösterdiği gibi beş vakit olarak kılınmıştır. Diğer taraftan, namazla ilgili Kur’an ayetleri bir bütün olarak ele alındığında, namazın beş vakit olduğu açıkça anlaşılır (Bakara 2/238; İsra 17/78; Rum 30/17-18).

Sabah namazı imsak ile birlikte kılınabilir mi?


İmsak vakti, (başka bir deyişle oruç yasaklarının başlama vakti), fecr-i sadık’ın oluşması, yani tan yerinin ağarmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de, “Artık (ramazan gecelerinde) eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Şafağın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” (Bakara 2/187) buyrulmaktadır. İmsak vakti ile, sabah namazının vakti girdiğine göre bu vakitte sabah namazı kılınabilir. Sabah namazının vakti, güneşin doğmasına kadar devam eder. Zira Cebrail´in Hz. Peygamber (s.a.s.)’e imamlık ettiğine ilişkin hadise göre Cebrail sabah namazını birinci günde tan yerinin ağarmasıyla, ikinci günde de ortalık tamamen ağarıp güneş doğmak üzereyken kıldırmış ve “Bu iki vaktin arası, senin ve senin ümmetin için sabah namazının vaktidir.” (Nesai, Mevakit, 10, 2; Muvatta, Vükut, 3) demiştir.

İkindi namazı ne zamana kadar kılınabilir?


İkindi namazının son vakti güneşin batışından hemen öncesidir. Ancak mazeret yoksa bu ana kadar geciktirmemek gerekir. Hz. Peygamber (s.a.s.) ikindi namazını güneş sararıncaya kadar bırakıp sonra tavuğun yem topladığı gibi aceleyle kılmayı, münafıkların namazı olarak nitelemiştir (Ebu Davud, Salat, 5). Fakat daha önce kılınmamışsa, güneş batmak üzere de olsa kılınır (Kasani, Bedaiu’s-Sanai’, I, 329; Merğinani, el-Hidaye, I, 38; Zeylai, Tebyinü’l-Hakaik, I, 80). Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Güneş batmazdan önce ikindi namazından bir rekata yetişen, namazın tamamına yetişmiş sayılır” (Buhari, Mevakit 28; Müslim, Mesacid 161).

Asr’ı-evvel ve asr’ı-sani ne demektir? ülkemizde ikindi namazı hangisine göre kılınmaktadır?


Kelime olarak asr-ı evvel; ilk ikindi, asr-ı sani de ikinci ikindi demektir. Dini bir terim olarak asr-ı evvel; fey-i zeval’den yani güneşin tam tepe noktasına gelip, cisimlerin gölgesinin en kısa olduğu halden başka her cismin gölgesinin kendi misline ulaştığı zamana denilir. Asr-ı sani, fey-i zevalden başka her şeyin gölgesinin kendisinin iki katına ulaştığı zamandır. İmam Ebu Hanife’ye göre asr-ı sani öğle namazının son, ikindi namazının da ilk vaktidir. Yani öğle namazı bu vakte kadar kılınabilir. İkindi namazının vakti de bu esnada girer. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ile diğer üç mezhep imamına göre ise, asr-ı evvel ile öğle namazının vakti çıkmış ve ikindi namazının vakti girmiş olur (Kasani, Bedaiu’s-Sanai’, I, 318; Merğinani, el-Hidaye, I, 38; Zeylai, Tebyinü’l-Hakaik, I, 80). Ülkemizde takvimlerdeki ikindi vakti, asr-ı evvele göre hazırlanmıştır.

Yatsı namazı ne zamana kadar kılınabilir?


Yatsı namazının vakti, akşam namazının vakti çıktıktan sonra başlar, “imsak” vaktine (tan yerinin ağarmaya başlamasına) kadar devam eder (Kasani, Bedaiu’s-Sanai’, I, 321; Merğinani, el-Hidaye, I, 39; Zeylai, Tebyinü’l-Hakaik, I, 81). Yatsı namazı bu süre içinde her hangi bir vakitte kılınabilir. Ancak uyanamayacağından endişe eden kişinin, namazını uyumadan önce kılması, gecenin sonuna bırakmaması gerekir.

Namaz vakitleri ne zaman sona erer?


Namazların bir ilk vakti bir de son vakti vardır. Buna göre, sabah namazı, güneş doğuncaya kadar; öğle namazı ikindi vakti girinceye kadar, ikindi namazı güneş batıncaya kadar, akşam namazı da yatsı vakti girinceye kadar kılınabilir. Yatsı namazının vakti, “imsak” vaktine (tan yerinin ağarmaya başlamasına) kadar devam eder (Müslim, Mesacid, 173). Ancak zorunlu olmadıkça namazların son vaktine bırakılmaması gerekir (Merğinani, el-Hidaye, I, 38-39; Zeylai, Tebyinü’l-Hakaik, I, 79-81).

Bazı vakitlerde namaz kılmak neden mekruhtur?


İslam, Allah’tan başkasına ibadet etmeyi ya da bunu çağrıştıracak bütün tutum ve davranışları yasaklar. Belli vakitlerde namaz kılınmasının yasak veya mekruh olması da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Zira güneşin tam doğuş, tam tepede ve tam batış halinde olduğu zamanlar Mecusilerin/ateşe tapanların ibadet vakitleridir. Bu vakitlerde namaz kılmanın yasaklanması veya kısıtlanması kılınacak namazların ateşperestlerin ibadet vakitleri ile çakışmaması istenmiştir. Böylece Müslümanlarda kimlik ve ibadet bilincinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca bu vakitlerin namazın kemal anlamda edasına engel bir özelliğinin olduğu da belirtilmiştir. (Zeylai, Tebyinu’l-Hakaik, I, 85; Nesai, Mevakit, 572; İbn Mace, İkametü’s-Salati ve’s-Süneni, 148; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 376).

Namaz kılarken kıbleye yönelmenin hükmü nedir?


Namaz kılarken Kıbleye yönelmek namazın farzlarındandır. Kabe’yi görenlerin bizzat kendisine, görmeyenlerin ise Kabe istikametine yönelerek namazlarını kılmaları gerekir. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Ey Muhammed! (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar! ) Nerede olursanız olun (namazda) hep o yöne dönün.” (Bakara, 2/144).

Uzaklardan Kabe’ye yöneliş, ancak takribi olarak gerçekleşebilir. Bu yönelişte esas olan, namaz kılanın yönünü Kabe istikametinden tamamen başka yöne çevirmemesidir. Sadece yüzün kıbleden çevrilmesi ise mekruh olmakla birlikte namazı bozmaz.

Boy abdesti ile namaz kılınabilir mi? Namaz kılınabilmesi için ayrıca abdest almak gerekir mi?


Gusül abdesti alan bir kimse aynı zamanda namaz abdesti de almış olacağı için bu abdesti ile namaz kılabilir, ayrıca abdest alması gerekmez.

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in gusül abdestine başlarken namaz abdesti gibi abdest aldığını ve gusülden sonra ayrıca abdest almadığını ifade eden hadisler vardır (Buhari, Gusül 1; Müslim, Hayız 35, 36, 37; Muvatta I, 44, Tahare 67).

Bayanlar pantolon ile namaz kılabilirler mi?

    İnsan vücudunda örtülmesi farz, görünmesi ve gösterilmesi yasak olan, başkaları tarafından da bakılması haram olan yerlere ‘avret’ denir. Kadınların mahremleri olmayan kimselere karşı el, yüz ve ayakları dışında kalan bütün bedenleri avrettir. Buraların, namazda ve namaz dışında yabancılara karşı örtülmesi ve giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek şekilde dar, tenini gösterecek şekilde ince ve şeffaf olmaması gerekir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai’, IV, 297). Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) bu şekilde giyinenleri “Giyinik olduğu halde çıplak” olarak nitelendirmiş ve ahirette cezalandırılacaklarını bildirmiştir (Müslim, Libas, 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 355, 356, 440). Giyinik olduğu halde çıplak nitelemesi, giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek ölçüde dar veya içini gösterecek biçimde şeffaf olmasını kapsamaktadır.

Dar veya içini gösterecek kadar şeffaf olmayan pantolonla bayanların namaz kılmalarında bir sakınca yoktur. Vücut hatlarını ortaya çıkaran dar pantolonla namaz kılmak ise uygun değildir (İbn Abidin, Haşiyetü İbn Abidin, Beyrut, 2000, I, 410). Altını gösterecek şeffaflıktaki elbise ile namaz kılmak ise caiz olmadığı gibi namazı da sahih değildir (İbn Nüceym, Bahru’r-raik, Daru’l-marife, Beyrut, ts. , I, 283).

Üzerinde pislik bulunan iş elbisesi ile namaz kılınabilir mi?


Namazın şartlarından birisi necasetten (pislikten) taharettir. Namaz kılacak kişinin elbisesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde, kan, idrar, şarap, dışkı gibi namaza mani necasetler bulunmamalıdır (Merğinani, el-Hidaye, I, 34).

İşin cinsine göre iş elbisesinde bulunan badana, boya, madeni yağlar, pas ve benzeri kirler necaset olmadıkları için namazın sıhhatine engel değildir (Merğinani, el-Hidaye, I, 36). Ancak kişi, camiye veya mescide gidecekse temiz elbise giymesi Kur’an-ı Kerim’in emridir (A’raf, 7/31).

Kıraatin bazı namazlarda açık bazılarında gizli okunmasının sebebi nedir?


İbadetler tevkifidir. Yani gerek farz oluş gerekçeleri gerekse uygulamalarının akılla bilinmesi mümkün değildir. Allah emrettiği için ifa ve Hz. Peygamber (s.a.s.) nasıl yaptıysa öyle eda edilir. Namaz da böyledir. Hz. Peygamber (s.a.s.); “Beni namazı nasıl kılarken gördüyseniz siz de öyle kılınız.” (Buhari, Ezan 18) buyurmuştur.

Rasulüllah (s.a.s.) bir gün namaz kıldırırken açıktan okumuş, müşrikler bunu işittiklerinde Rasulüllah’a (s.a.s.) eziyet ederek Kur’an’a, onu indirene ve getirene sövmeye başlamışlardı. Bunun üzerine “De ki:” (Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut.” (İsra, 17/110) anlamındaki ayet indi (Buhari, Tevhid, 44; Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübra, II, 184).

Çoğu alimler, bu ayetin, farz olan namazlardaki kıraetle ilgili olduğunu; gündüz kılınan farz namazlarda kıraatin gizli, gece kılınan farz namazlarda ise aşikar/cehri olduğunu söylemişlerdir (Tahavi, Ahkamu’l-Kur’an, I, 239).

Namazda dudaklar hiç kıpırdatılmadan yapılan kıraat ile kıraat şartı gerçekleşmiş olur mu?


Konuşabilen kişinin namazda Fatiha ve diğer sureleri, dili kıpırdatmaksızın ve ses çıkartmaksızın zihinden tekrarlaması okuma (kıraat) sayılmaz. Böyle yapmakla namazın rüknü olan kıraat yerine getirilmiş olmaz. Kişinin kendi duyabileceği bir sesle, fısıldar gibi, harfleri yerlerinden çıkartarak ve eğer yanında başkaları varsa onları rahatsız etmeyecek bir şekilde okuması gerekir (Merğinani, el-Hidaye, I, 54).

Namazda sadece fatiha okumakla, farz olan kıraat yerine gelir mi?


Namazda bir miktar Kur’an okumak farzdır. Hanefilerde tercih edilen görüşe göre bu miktar, üç kısa ayet veya bu miktarda uzun bir sure olmalıdır. Özellikle Fatiha suresinin okunması vaciptir. Dolayısıyla namazda Fatiha suresi okunmakla, hem farz kıraat hem de vacip yerine getirilmiş olur. Ancak Fatiha’dan sonra üç kısa ayet veya bu uzunlukta bir sure okumak da vaciptir. Dolayısıyla farz namazların ilk iki rekatında, sünnet namazların tüm rekatlarında Fatiha’dan sonra sure okumayan kişi vacibi terk etmiş olur. Bu şekilde kılınan bir namazın iade edilmesi vaciptir. Bunu kasten terk eden kişi ise günah işlemiş olur. Unutarak terk edeninse namazın sonunda sehiv secdesi yapması gerekir (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 300, 360, 462).

Şafiilere göre ise kıraat farzının yerine gelmiş olabilmesi için asgari olarak Fatiha’nın okunması gerekir. Buna ilaveten bir sure veya birkaç ayet daha okumak ise sünnettir (Şirbini, Muğni’l-muhtac, Beyrut, 1418/1997, I, 240-241).

Namazda mushafa bakarak kıraati yapmak caiz midir?


Ebu Hanife’ye göre namazda, sure veya ayetleri Mushaf’a bakarak okumak namazı bozar. İmameyn’e göre ise, mekruh olsa da namaz bozulmaz (İbn Nüceym, el-Bahru’r-Raik, Daru’l-Marife, Beyrut, ts. , II, 11). Şafiilere göre de bir kimse, namazda Fatiha suresini Mushafa bakarak okursa namazı geçerli olur (Şirbini, Muğni’l-muhtac, Beyrut 1418/1997, I, 240-241)

Öte yandan bir kişi, namazda okuyacağı sureleri, kıraat sahih olacak şekilde öğrenip namazını dosdoğru kılmaya çalışmalıdır. Hiçbir ayet bilmiyor veya okuyamıyorsa öğreninceye kadar, “subhanAllahi ve’l-hamdu lillahi vela ilahe illAllahu vellahu ekber…” der. Bunu da söyleyemiyorsa sanki bir dilsizmiş gibi kıyamda üç kez “SubhanAllah” diyecek kadar durur sonra rukuya gider. En kısa zamanda namaz kılacak kadar sure veya ayet öğrenir (Ebu Yusuf, Kitabu’l-Asar, Beyrut, 1355, I, 12; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 419; Haşiyetu’t-Tahtavi ala Merakı’l-felah, s. 185).

Kaynak: Diyanet İşler Başkanlığı Sıkça Sorulan Sorular Fetva Bölümü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu