Üç aylar ne zaman başlıyor? Regaip Kandili ne zaman?

Rabbimize şükürler olsun bu sene de üç aylara kavuşmak üzereyiz. Önümüzdeki pazartesi günü itibariyle gönül dünyamıza üç ayların ilki Recep ayını misafir edeceğiz. Perşembeyi cumaya bağlayan gece ise Regâib Kandili.

Üç aylar, Peygamber Efendimizden (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu yana din-kültür hayatımızda oldukça önemli bir yer tutuyor şüphesiz. Öteden beri hayatlarının bütününü Allah Resûlü’nün mübarek hayatlarına göre düzenleyerek ona yakın olmaya çalışan müminler, üç ayları Efendimiz gibi yaşamaya çalışırlar.

Ramazan’ı gözlüyoruz

Yılın diğer aylarında yine dinin öngördüğü şekilde bir hayat yaşayan müminler,üç ayların gelmesiyle yaşayışlarına daha bir dikkat ederek kendilerini on bir ayın sultanı Ramazan ayına hazırlama gayreti içinde olurlar. Zira Recep ayı, kapıdan mübarek yüzünü gösterince, az sonra Regâib ve Miraç kandilleri yüreklerde rahmet tebessümlerinin cilveleriyle kendilerini gösterirler.

Bu iki rahmet esintili kutsi misafirden hemen sonra ise Şaban ayı elimize kurtuluş ‘Berat’ımızı vermek için kapımızı çalar. Sırada ayların sultanı Ramazan ile gecelerin şahı Kadir Gecesi vardır.

Bu kutlu günler, yer yer sürçmüş, günah işlemiş ama pişman olmuş insanların temizlenmeleri adına rahmetin araladığı kapıdan geçip huzura varma günleridir. Yine bu günler “Rahmetim gazabımı geçmiştir” buyuran Rabbimiz’in o engin rahmetini kullarına sağanak sağanak yağdırdığı zaman dilimleridir.

Rahmet günleri geliyor

Üç aylar, bilhassa Ramazan ayı, ibadetin, günahlardan kaçınmanın, merhametin, başkalarına iyilik yapmanın, çocukları sevindirmenin, dulu, yetimi, yolda kalmışı, ihtiyarı kısaca bütün düşkünleri el üstünde tutmanın ruhu coşturduğu bir rahmet iklimidir.

Allah Resûlü ümmetini Ramazan gelmeden önce manevi anlamda Ramazan ayına hazırlamıştır. Bunun için kendisi oruç tutarak, sadaka vererek ve geceleri kalkıp namaz kılarak ümmetine bu ayların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini de bizzat göstermiştir.

Efendimiz, ümmetini gün gün, adım adım Ramazan’a ve onda coşan rahmete hazırlamış, onların ebedî kurtuluşunu arzulamıştır. Efendimiz, bu aylarda sürekli Ramazan’a hasret bir halde yaşarken bir yandan da, “Allah’ım! Hakkımızda Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.” (Keşfu’l-Hafâ, 1/186) diye dua etmiştir.

Şu halde her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için, yakınlarımızla daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur’an’ı paylaşıp imkân nispetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve virdleri daha çok okuyabiliriz.

Bu günleri nasıl değerlendirelim?

Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.

Ayrıca fırsatını bulduğumuzda sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak insanlık için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir. Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse diğer müminlerin dünya ve âhiret imtihanlarından başarılı çıkmaları için Rabbimize niyazda bulunmak ve O’ndan yardım istemek suretiyle hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.

Bu vesileyle üç aylarınızı ve mübarek Regâib Kandilinizi kutlar, bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Rahmet-i Sonsuz’dan niyaz ederiz.

SÖZÜN ÖZÜ

1. Üç aylar, hicri aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır.

2. Bu aylar, Rabbimiz’in rahmet ve mağfiretini sağanak sağanak yağdırdığı bereketli günlerdir.

3. Bu fırsatı iyi değerlendirmeli, kazanma kuşağında kaybedenlerden olmamalıyız.

BİR SORU-BİR CEVAP

Kolonya, deodorant, parfüm ve makyaj namaz engel mi?

Bu soruyu bize Rana Betül Hanım soruyor.

Öncelikle bir hususa işaret etmekte fayda var: Alkollerin hepsi sarhoş edici değildir. Yani Kur’­an’da “hamr” olarak geçen ve “sarhoş edici” özelliği bu­lunan alkol türleri necistir ve haramdır. Bunun dışın­da, mesela etil alkol cinsinin sarhoş edici bir yapısı olmadığından haram sınıfına girmemekte ve necis sa­yılmamaktadır.

Deodorant, parfüm­ ve kolonyadaki alkol Hanefi mezhebinin bazı imamlarına göre necis kabul edilen alkol cinsine gir­mediğinden elbiseye veya bedene sürülmesiyle namaza mâni olmaz. Şâfii ve Hanbeli gibi diğer mezheplere göre pis sayıldığı için sürülen yeri yıkadıktan sonra na­maza durmak gerekir.

Kullanılan malzeme önemli

Makyaj sürüldükten sonra namaz kılınıp kılınma­yacağına gelince, makyajda kullanılan malzemede ve kozme­tikte dinen pis ve zararlı bir madde bulunmamalı, abdest alırken suyu altına geçirmelidir. Şayet içinde pis madde var ve altına suyu geçirmiyorsa, bu halde iken namaz kılınmaz, bir an önce giderilmelidir.

Oje ise namazdan önce abdestle alakalıdır. Bilindiği üzere abdestin geçerli olabilmesi için suyun abdest aza­larının dış kısmına temas etmesi gerekir. Eğer abdest azalarına sürülen madde suyun temasına engel olu­yorsa abdest olmaz. Oje tırnağa bütünüyle sürül­düğünden suyun alta geçmesine engel olur. Dolayısıyla abdeste de mani durum oluşur.

TEFEKKÜR ATLASI

İmanımızı çalmak isteyenlere karşı dikkat!

Eşraftan bir şahsın evine hırsız girer. Hırsız evde ne var ne yok altın, para, bütün değerleri eşyaları çalar. Adam çok üzülür. Teselli için hocasına gider. Hocası,

– Üzülme, önemseme, der. Adam,

– Efendim nasıl üzülmeyeyim bütün birikim hırsızlar tarafından çalındı.” der. Bunun üzerine hoca,

– Ya gönlüne şeytan veya şeytansı insanlar girip de kalbindeki imanını çalsalardı ne yapacaktın, diye ibretlik bir cevap verir.

İmanımızı, manevi birikimlerimizi çalmak isteyenlere karşı aman dikkatli olalım.

ÖRNEK HAYATLAR

Yanlış hesap Bağdat’tan nasıl döndü?

Bir zamanlar İstanbul-Bağdat arasında ticaret yapan bir adam varmış. Adam deve sırtında getirdiği malları bu şehirlerde satar, dönerken de yeni mallar alıp yola koyulurmuş. İstanbul’dan mal alıp Bağdat’a doğru yol almış bir gün. Fakat nasıl olduysa tüccarın birisi hileyle alacağını iki defa almış. Giden para az para değilmiş tabii. Hileyi yapan adam rahatmış. Adam demiş:

– Bağdat’a altı ayda ancak gider. Eh bir o kadar da gelmesi sürer. Bir yıl sonra kim öle kim kala. Hem sanırım o zamana kadar her şey unutulur.

İş onun dediği gibi gitmemiş. Evdeki hesap ne çarşıya uymuş ne pazara. Hileyi anlayan tüccar kervanı yardımcısına emanet edip geri dönmüş. Adı gibi bildiği yolları hızlı bir at üstünde birkaç gün içinde geçip İstanbul’a yetişmiş.

Tecrübeli tüccar işini iyi bilirmiş. Doğrudan adamın yanına gitmemiş. “İnkâr edip vermeyebilir” demiş. Başka bir yol düşünmüş. Kendince bir hesap yapmış. İki kadının eline bol miktarda mücevher vermiş. Onları arkadaşına göndermiş. Kadınlar, adamın yanına varınca şöyle demişler:

– Biz Hacca gideceğiz. Şu servetimizi emanet edecek bir adam aradık bu çarşıda. En güvenilir sizin olduğunuzu söylediler.

Gözünüz arkada kalmasın!

Adam altınları görünce gözü fal taşı gibi açılmış. “Tabii tabii” demiş, “Bu bizim insanlık görevimiz. Gözünüz arkada kalmasın. Ben saklarım.”

Altınları almak üzereyken uyanık tüccar çıkagelmiş. Selam kelamdan sonra derdini anlatıp hesapları ortaya koymuş. Yan gözle kadınlara bakan hilebaz tüccar, “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” diye düşünerek kabul etmiş yanlışlığı. Kadınların gözü önünde paraları çıkarıp tüccarın avucuna saymış. Sayarken de yüksek sesle, “Bizde hile olmaz. Biz dürüst insanlarız.” diyormuş.

Tüccar parasını aldıktan sonra kadınlar da bir anda karar değiştirmişler. “Biz vazgeçtik” diyerek dükkânı terk etmişler. Böylece herkes hakkını almış. Hileci adama da ne kaz gelmiş ne de tavuk.

BİR AYET

“İn­san­la­ra yu­mu­şak dav­ran­man da Allah’ın mer­ha­me­ti­nin ese­ri­dir. Eğer ka­ba, ka­tı yü­rek­li bi­ri ol­say­dın, in­san­lar se­nin et­ra­fın­dan da­ğı­lı­ve­rir­ler­di. Öy­ley­se on­la­rın ku­sur­la­rı­nı af­fet, on­lar için mağ­fi­ret di­le ve iş­le­ri on­lar­la istişare et! Bir ke­re de az­met­tin mi, yal­nız Allah’a te­vek­kül et!” (Âl-i İmran, 3/159)

BİR HADİS

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: “Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlar ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler kendisiyle birlikte kalır.” (Buhari, Rikak 42)

 

Ali DEMİREL- BUGÜN

Exit mobile version