ManşetNamazSorularla İslamiyet

Nafile Namazlar Sorularla Cevaplar

Kul hakkı namazı var mıdır?


İslam dininde ibadetler Allah ve Rasulü tarafından belirlenmiştir. Ne Kur’an’da ne de sünnette “kul hakkı namazı” diye bir namazdan söz edilmemiştir. Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı zulüm için de Allah’a tevbe etmelidir. Tevbe etmeden önce iki rekat namaz kılması menduptur. Kul hakkı konusunda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa, zulüm yaptığı kardeşinin günahından alınır, onun üzerine yükletilir.” (Buhari, Mezali, 11).

Muharrem ayına özgü bir namaz ve oruç var mıdır?


Mübarek gün ve gecelerde farz, vacip hükmünde bağlayıcı özel bir ibadet şekli yoktur. Yine sahih kaynaklarda Muharrem ayına özel kılınan bir nafile namazın olduğuna dair bir rivayet yoktur.
Böyle mübarek gün ve gecelerde kaza namazları olanların öncelikle kaza namazlarını kılmaları uygun olur. Ayrıca Kur’an okumak, dini eserlerden istifade etmek ve zikir ve salavatla meşgul olmak da mümkündür.Muharrem ayı içerisinde oruç tutmak ise, müstehabtır. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Ramazan orucu dışında en faziletli oruç, Allah’ın ayı muharremde tutulan oruçtur. Farzlar dışında en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Sıyam 202, 203; Ebu Davud, Savm 56; Tirmizi, Mevakit 207; Nesai, Kıyamü’l-Leyl 6).

Muharrem ayının başında, ortasında, sonunda veya 13, 14, 15’inci günlerinde ya da 9, 10 veya 10 ve 11’inci günlerinde oruç tutulabilir. Muharrem ayının onuncu gününe de, aşura günü denmektedir. Rasulüllah (s.a.s.), “Aşura günü orucunun önceki yılın (küçük) günahlarına keffaret olacağını umarım” buyurarak (Tirmizi, Savm, 47, No: 752), ümmetine bu günde oruç tutmayı tavsiye etmişlerdir. Aşura günü oruç tutmakla ilgili olarak İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatıyor: “Rasulüllah (s.a.s.) Medine’ye gelince, Yahudileri aşura günü oruç tutar gördü. Onlara: “Bu da ne (niçin oruç tutuyorsunuz)? “ diye sordu. “Bu, salih (hayırlı) bir gündür. Allah, o günde Beni İsrail’i düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Musa o gün oruç tuttu.” dediler. Rasulüllah (s.a.s.) de: “Ben Musa’ya sizden daha layığım (yakınım)” buyurup o gün oruç tuttu ve müslümanlara da tutmalarını emir (tavsiye) etti.” (Buhari, Savm 69, Enbiya, 22, Fedailu’l-Ashab 52; Tefsiru Yunus 1, Taha 1; Müslim, Sıyam 127, hadis no: 1130; Ebu Davud, Savm 64, hadis no: 2444).

Hz. Peygamber döneminde Yahudiler sadece Muharrem ayının 10. (aşura) gününde oruç tuttuklarından, onlarınkine benzememesi için öncesine veya sonuna bir gün ilave edilerek oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. Bazı rivayetlerde ise bir öncesine ve bir sonrasına ilave ederek üç gün oruç tutulmasını tavsiye etmiştir (Ali el-Mütteki, Kenzu’l-ummal, VIII, 570). İşbu nedenle aşura günü oruç tutulurken önemli olan aşura gününü yalnız tutmamaktır. Bir önceki veya sonraki günü ilaveyle iki gün oruç tutulabileceği gibi her ikisini de ilave ederek üç gün de tutulabilir.

Husuf ve küsuf namazları nedir ve nasıl kılınır?


Güneş tutulmasına küsuf, ay tutulmasına husuf denir. Peygamberimiz (s.a.s.), oğlu İbrahim’in öldüğü gün güneş tutulması üzerine şöyle demiştir: “Ay ve güneş Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren alametlerdir. Bunlar hiç kimsenin ölümünden veya yaşamasından/doğmasından dolayı tutulmazlar. Ay veya güneş tutulmasını gördüğünüz zaman, açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin” (Buhari, Küsuf, 1, 15; Müslim, Küsuf, 5). Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kendisinin de güneş tutulduğunda mescide giderek namaz kıldığı rivayet edilmiştir (Müslim, Küsuf, 3-5).
Küsuf namazı, nafile namazlar gibi ezansız, kametsiz ve hutbesiz olarak, en az iki rekat olmak üzere, gündüz, cemaatle kılınır. Sünnet olduğunda ittifak vardır. İmam her rekatta normal namazlara göre daha uzun, Ebu Hanife’ye göre gizli, İmameyn’e göre açıktan Kur’an okur. Namazdan sonra imam ayakta kıbleye karşı veya cemaate dönük şekilde oturarak güneş açılana kadar dua eder. Cemaatle kılınmadığı durumlarda bu namaz tek başına da kılınabilir. Kerahet vakitlerinde küsuf namazı kılınmaz (Merginani, el-Hidaye, I, 88; Kasani, Bedai’u’s-sanai’, Beyrut, 1982, I, 280-282; İbn Nüceym, el-Bahr er-Raik, II, 181). Şafii mezhebine göre ise, kerahet vakitlerinde küsuf namazı kılınabildiği gibi, kılarken de her rekatında iki rüku yapılır. Her bir rükudan sonra Fatiha okunur. Namazdan sonra da cuma ve bayram hutbesi gibi hutbe okunur (Nevevi, el-Mecmu’, Daru’l-Fikr, ts. , V, 44-53; İbn Rüşd, Bidayetü’l-müctehid, Mısır, 1395/1975, I, 210-213).Husuf namazına gelince, bunun sünnet olup olmadığı ve cemaatle kılınıp kılınmayacağı tartışmalıdır. Ay tutulması güneş tutulmasından daha fazla olduğu halde Peygamberimiz (s.a.s.)’inbu sebeple namaz kılmadığını öne süren Ebu Hanife ve Malik, husuf namazının sünnet olmadığını söylemişlerdir. Ancak böyle bir durumda tek başına iki rekat namaz kılınabilir, fakat cemaat yapılmaz. Şafii ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise hüsuf namazı da küsuf namazı gibi sünnettir, cemaatle kılınır (Kasani, Bedai’u’s-sanai’, Beyrut, 1982, I, 282; Nevevi, el-Mecmu’, Daru’l-Fikr, ts. , V, 44-45; İbn Rüşd, Bidayetü’l-müctehid, Mısır, 1395/1975, I, 213).

Hacet namazı ne demektir ve nasıl kılınır?


“Hacet namazı” ahirete veya dünyaya ait bir dileğin gerçekleşmesi isteği ile Allah rızası için kılınan namazdır. “Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kişi, ihtiyacı olan bir şeyi Allah’tan veya bir insandan isteyeceğinde önce güzelce abdest alsın, sonra iki rekat namaz kılsın. Sonra Allah’ı anıp Rasulüllah’a salavat getirsin ve şöyle desin: “La ilahe illAllahü’l-halimü’l-kerim, sübhanellahi Rabbiye’l-arşi’l-azim, el-hamdü lillahi Rabbi’l-alemin, es’elüke mucibati rahmetike ve azaime mağfiretike, ve’l-ismete min külli zenbin ve’l-ganimete min külli birrin ve’s-selamete min külli ismin, la teda’ li zenben illa ğafertehu ve la hemmen illa ferractehu, ve la haceten hiye leke rıdan illa kadayteha, ya erhamer-rahımin.”
Anlamı:“Hilim ve kerem sahibi Allah’tan başka ilah yoktur, ulu arşın Rabbi Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim, her türlü övgü alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur, Ey merhametlilerin en merhametlisi Allah’ım! Rahmetini, bağışlamanı, bütün günahlardan korunmayı ve kurtulmayı ve her türlü iyiliği isterim, bütün günahlarımı bağışla, bütün sıkıntılarımı gider, rızana uygun olan bütün ihtiyaçlarımı gider, ey merhametlilerin en merhametlisi” (Tirmizi, Salat, 140, 348, Vitir, 17; İbn Mace, İkamet, 189).

Hacet namazı dört veya iki rekat olarak kılınabilir. On iki rekat kılınabileceği şeklinde rivayet de vardır (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 162).

Hacet namazını dört rekat kılacak olan kişi, birinci rekatında Fatiha suresinden sonra üç defa Ayetü’l-kürsi, diğer üç rekatında da birer Fatiha ile birer İhlas ve Muavvizeteyn surelerini okur. Sonra da yukarıdaki duayı yapar.

Kurtuluş namazı diye bir namaz var mıdır?


Kur’an’da ve sünnette ‘kurtuluş namazı’ diye özel bir namaz yoktur. Bu kaynaklarda yer almayan bir namazı ihdas etmek, bid’attir. “Her bid’at da dalalettir” (Müslim, Cum’a, 43; Ebu Davud, Sünnet, 6).

Kandil gecelerine ait özel bir namaz veya ibadet şekli var mıdır? Mübarek geceleri nasıl değerlendirmek gerekir?


Hz. Peygamber, mübarek gün ve gecelerin değerlendirilmesini talep etmiştir (Tirmizi, Savm, 39). Ancak bu gün ve gecelere ait özel bir namaz veya ibadet şeklinden bahsedilmemiştir. Bu bağlamda mübarek gün ve geceleri, bağışlanma ve hayatımıza çeki düzen vermek için fırsat anı olarak görmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla Müminler kandil gecelerinde, hayatlarının gidişatını gözden geçirmeli; hata ve günahları için tövbe etmeli, dua ederek, Kur’an-ı Kerim okuyarak, kaza veya nafile namaz kılarak bu fırsatları değerlendirmelidirler.
Kandil gecelerinin gündüzlerinde de oruç tutmak müstehaptır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.); “Şabanın ortasında yani berat gecesinde ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle! ‘ der.” buyurmuştur (İbn Mace, İkame, 191).

Revatib sünnetler dışındaki nafile namazlarda kaç rekatta selam vermek daha faziletlidir?


Gece kılınan nafile namazlarda iki rekatta bir, gündüz kılınanlarda ise dört rekatta bir selam vermek daha faziletlidir. Gündüz kılınanlar namazlarda dört rekattan, gece namazlarında ise sekiz rekattan fazla bir rekatta selam vermek mekruhtur (Mevsıli, el-İhtiyar, I, 67-68; Ali el-Kari, Fethu Babi’l-İnaye, I, 334).
Şafiilere göre hem gündüz hem de gece kılınan nafile namazlarda iki rekatta bir selam verilir (Maverdi, el-Havi, II, 289; Merğinani, el-Hidaye, I, 67).

Teheccüd namazı nedir ve nasıl kılınır?


Teheccüd namazı, yatsı namazından sonra uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp gece kılınan bir nafile namazdır. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim geceleyin uyanır, ailesini de uyandırır ve iki rekat namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılırlar” (Ebu Davud, Salat, 307). Başka bir hadiste de, “farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır” (Müslim, Sıyam, 38 (202-203); Ebu Davud, sıyam, 56) buyrulmuş olması gece kılınan nafile namazların gündüz kılınanlardan faziletli olduğuna işaret etmektedir. Bunun gibi sözlü teşvikleri yanında fiilen de Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bu namazı devamlı kılmaya çalışması, teheccüd namazının bizim için sünnet olduğunu göstermektedir (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, Riyad, 1423/2003, II, 467-468). Bazı rivayetlerde, Peygamber (s.a.s.)’in, yatsı namazını kıldıktan sonra vitir namazını kılmadan uyuduğu, gece yarısından sonra uyanıp bir müddet gece namazı kıldıktan sonra vitir namazını ve daha sonra da sabah namazı vakti girince sabah namazını kıldığı belirtilmektedir (Müslim, Salatü’l-müsafirin, 26 (181-202).
Teheccüd namazı kılacak kişi, “niyet ettim Allah rızası için teheccüd namazı kılmaya” şeklinde niyet edebilir. Teheccüd namazının iki rekat ile sekiz rekat arasında çiftli sayılarda kılınması tavsiye edilmiştir. Bununla birlikte, dileyen kimse daha fazla da kılabilir. Bu durumda iki rekatta bir selam vermek daha faziletli olmakla birlikte, dört rekatta da selam verilebilir (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, Riyad, 1423/2003, II, 468-469). İki rekattan fazla kılındığında arada konuşma, yeme içme gibi namaza aykırı davranışlarda bulunulmamışsa, tekrar niyet etmek gerekmez. Dört rekat olarak kılındığında, ikinci rekat sonunda teşehhüd için oturulduğunda “tahiyyat”tan sonra “Allahümme salli” ve “Allahümme barik” okunur. Üçüncü rekat için ayağa kalkındığında önce “Sübhaneke” okunur, euzü besmele çekilir ve Fatiha suresi okunur.

Kur’an okunurken camiye giren bir kimse, “taahiyyetü’l-mescid” namazını kılabilir mi?


Kur’an okunurken kişinin zorunlu olmadıkça başka bir işle meşgul olmayıp Kur’an’ı dinlemesi gerekir. Nitekim; “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız” (A’raf, 7/204) mealindeki ayeti-kerimede mü’minlere, Kur’an okunurken onun dinlenilmesi emredilmektedir.
Ancak Kur’an dinlemek farz-ı kifaye olduğundan dinleyen birileri varsa, tahiyyetu’l-mescid namazı kılmak caizdir (İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, I, 546).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Namaz Bölümü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu