HutbelerManşet

Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet

kutlu-dogum-2016-hutbe

Lâ İlâhe İllallah” diyerek kelime-i tevhidi samimi bir şekilde gönlüyle tasdik, diliyle ikrar eden ve tevhid inancını benimseyen muvahhid kardeşlerim!

Rab olarak Yüce Allah’ı, din olarak İslam’ı, Peygamber olarak Muhammed Mustafa’yı, Kitap olarak Kur’an-ı Kerim’i kabul eden bahtiyar müminler!

Allah’ın lütfu ile kardeş olan, kardeşliklerini bu mabette yan yana saf tutarak, aynı duygu ve gayeleri paylaşarak pekiştiren kıymetli kardeşlerim! Cumanız mübarek olsun.

Bir âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Rabbiniz Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. Güvenilip dayanılacak tek varlık O’dur.”1

Bir hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle  buyuruyor:  “İnsanlar, Âdem’in çocuklarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır.”2

Kardeşlerim!

Peygamber Efendimizin dünyayı teşriflerinin  yıldönümü olan yeni bir Kutlu Doğum Haftasına daha girmiş bulunuyoruz. Bu hafta içerisinde, Peygamberimizi anmak ve onun mesajlarını anlamak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu sene yüce dinimizin tevhid inancı ve vahdet anlayışına dikkat çekmek  ve bu konuda bir bilinç oluşturmak amacıyla Kutlu Doğum Haftası’nda “Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet” temasını gündeme taşıyacaktır.

İnsanlığı diriltmek, insanlığı yaşatmak ve insanlığı yüceltmek için gelin birlik olalım!” çağrısıyla Peygamberimiz (s.a.s)’in ortaya koyduğu örneklik çerçevesinde, tevhid ve vahdet konusu bütün yönleriyle ele alınacaktır. İnsanlığın topyekûn sıkıntılı süreçlerden geçtiği şu günlerde, parçalanan zihinlerin, yaralanan gönüllerin tamirine katkı sağlanacaktır. Bu vesileyle Kutlu Doğum Haftanızı tebrik ediyorum. Bu haftanın hepimiz için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum.

Aziz Müminler!

Tevhid, Yüce Rabbimizin varlığını ve  birliğini gönülden tasdik etmek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. İnsanın yaratılış gaye ve hikmeti tevhide dayanır. Bütün peygamberler, tevhid inancını yeryüzünde yaymak ve egemen kılmak üzere gönderilmiştir. Onlar bu uğurda çetin mücadeleler vermişler, ağır imtihanlara tabi tutulmuşlardır. Tevhid inancının son elçisi olarak Yüce Rabbimiz, Efendimiz (s.a.s)’i  görevlendirmiştir.  Âlemlere  rahmet Peygamberimiz, Allah’ın  varlığını  ve  birliğini  tüm  insanlığa  yeniden tebliğ etmiştir. Yalnızca Allah’a kul olmaya ve insanca bir yaşayışa çağırmıştır. Rahmet peygamberi, kısa bir sürede şirk toplumundan bir olan Allah’a iman eden muvahhit bir toplum inşa etmiştir. Onun Mekke’de yaktığı tevhid meşalesi her geçen gün yayılmıştır. Öyle ki bu meşale ile karanlıklar, aydınlığa; zulüm, adalete; kin ve nefret, şefkat ve merhamete dönüşmüştür.

Kardeşlerim!

Efendimiz (s.a.s), sadece tevhid inancını değil, beraberinde vahdet anlayışını da getirmiştir. Bu anlayış, Ensar ve Muhacir arasında zirveye çıkan kardeş olma, birlik olma, bütün olmaya dair en nadide örnekleri insanlığa takdim etmiştir. Efendimizin vahdet anlayışı ile dilleri, renkleri, ırkları farklı ama inançları, gayeleri, gönülleri aynı “birler” “bin”, “binler” “bir” olmuştur.

Aziz Müminler!

Tevhid, sadece bir inanç ve düşünce sistemi değildir, aynı zamanda bir hayat tarzı ve yaşama biçimidir. Tevhid inancının bireysel hayattaki tezahürü, bu inancın gerektirdiği şekilde yaşamaktır. Rabbimize, kendimize, çevremize, kâinata karşı sorumluluğumuzun bilincinde olmaktır.

Tevhid inancının toplumsal hayattaki karşılığı ise vahdettir. Vahdet; kardeşlik, dostluk, sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmadır. Birlikte yaşama şuuruna sahip olmaktır, ortak değerler etrafında kenetlenmektir, ortak ideallere yönelmektir. Vahdet, tevhidin sancağı altında toplanmaktır, Allah yolunda her türlü çıkarı bir kenara bırakmaktır. Varlığımızı, yokluğumuzu,  acılarımızı, sevinçlerimizi, dualarımızı ortak kılmaktır vahdet. Müslüman kanının dökülmesini, Müslümanların bölünüp parçalanmasını engellemek için var gücümüzle çalışmaktır.

Vahdet, İslam ümmetinin inşa ettiği mümtaz medeniyetlerin, bu medeniyetlerin ortaya koyduğu büyük tecrübelerin farkında olmaktır. Unutulmamalıdır ki yeryüzündeki bütün muhtaçlara, bütün mazlumlara, bütün insanlığa huzur ve saadet getirecek yegâne çözüm İslam’dadır, imandadır, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışındadır. Ancak bunun için bizim tevhid ve vahdeti iyi ve doğru bir şekilde idrak etmemiz gerekmektedir.

Kıymetli Kardeşlerim!

Özelde Müslümanların, genelde ise bütün insanlığın tarihin en buhranlı günlerini geçirdiği şu süreçte bizlere  büyük görevler düşmektedir. Küfrün karşısında tek ses, zalimin karşısında yekvücut olmak biz Müslümanların en önemli görevlerindendir. Ancak bunu başarabilmemiz, her şeyden önce birbirimizin mezhebini, meşrebini, ırkını, dilini, coğrafyasını ve ideolojisini değil, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışını esas almakla mümkündür. Birliğe, dirliğe ve huzura giden yol da; dostu düşmanı tanımanın yolu da; başkalarının değil, ümmetin yüzünü güldürmenin yolu da buradan geçmektedir.

Kardeşlerim!

Kutlu doğumunu idrak edeceğimiz Peygamberimiz (s.a.s.)’in getirdiği tevhid dininin ve rahmet yüklü evrensel mesajların; başta ülkemiz olmak üzere bütün Müslümanların vahdetine, birliğine, dirliğine ve huzuruna vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. İnsanlığın, merhamet  dini İslam’ın rahmet ve adaletinden hiçbir zaman nasipsiz kalmamasını, Kutlu Doğum Haftasının, toplumumuzda Peygamber Efendimize duyulan sevgi ve bağlılığın perçinleşmesine vesile olmasını diliyorum.

1  En’âm, 6/102.
2  Tirmizî, Menâkıb, 74.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu